EĞİTİM BİR-SEN ADANA ŞUBESİNE ''GÖK'' ADAY

06.09.2018 - Perşembe 17:07

EĞİTİM BİR-SEN ADANA ŞUBESİNE ''GÖK'' ADAY

Eğitim-Bir-Sen Adana Şubesindeki seçim çalışmaları 3 eylül itibariyle başlayan resmi süreç ile heyecan ve hareket kazandı. Adalet, liyakat ve vefa söylemiyle yola çıkarak değişim ve yenilik isteyen Adana Eğitim-Bir-Sen üyelerinin desteklediği Seyhan İlçe Milli Eğitim şube müdürü Neslihan Küçük Doğan 5 Eylül saat: 17: 00 de Nezihe Yalvaç Turizm Otelcilik Uygulama Oteli’nin 500 kişi kapasiteli büyük salonunda Deklarasyon Metni ve Aday Tanıtımı programı yaptı.

 

Sendikanın ilk kuruluş yıllarında yer almış ve emek vermiş kurucularının ve duayenlerinin de katıldığı programda kurucu başkan Mehmet Demirci’nin duygulandığı ve gözyaşlarına hakim olamadığı görüldü. Programa yaklaşık 750 sendika üyesi iştirak etti. Katılımın yoğun olduğu ve bir çok üyenin yer bulamayarak ayakta kaldığı görüldü. Büyük bir heyecan ve beğeni ile deklarasyonunu okuyan Adana Şube Başkan Adayı Neslihan Küçük Doğan’ın değişim, yenilik, ilkesellik, şeffaflık, güvenirlik ve gönüllere giren sendikacılık anlayışına vurgu yaptığı metin üyeler tarafından sık sık alkışlandı.

 

Merkez ilçe başkan adayları ve ekiplerinin de tanıtıldığı programda Çukurova İlçe Başkan Adayı Yunus Güngör, Sarıçam İlçe Başkan Adayı Özden Kara, Seyhan İlçe Başkan Adayı Abdullah Keskin ile Yüreğir İlçe Başkan Adayı  Hacı Ramazan Artuksüer ve ekiplerinin genç, dinamik, tecrübeli ve birikimli profilleri ile 6  Ekim 2018 de yapılacak olan şube delegelik ve ilçe yönetimi seçimlerinde başarılı olma şanslarının yüksek olduğu konuşulmaya başlandı.

 

Eğitim Bir Sen Adana Şube Başkan Adayı Neslihan Küçük Doğanın yaptığı adaylık deklarasyon konuşması şöyle;

 

Değerli Dava Arkadaşlarım

Halka Hizmet Hakka Hizmettir paydasında buluşan kardeşlerim!

Üstad Nuri Pakdil’in meşhur selamıyla, Siz değerli dava arkadaşlarımı; ‘’ antiemperyalist, antikapitalist, antinasyonalist, antisiyonist, antifaşist en önemlisi de antifiravunist bir bilinçle selamlıyorum."

Bu selam, yenilenme çağrısıdır!

Bu selam, SUR’a üfürülmeden insan olmanın mesuliyetini taşıma emridir!

Bu selam, diriliş neslini ihya ve inşa etme müjdesidir!

Bu selam, ‘bize hayat hakkı tanımayanlar, bizde hayat bulacaklar’ iddiasındaki adaleti yaşatma sözüdür!

Selam ki, inanan gönüllerden kanatlanmışsa, güvendir, vefadır, barıştır…

Bizler bu selamı verir ve bu selamı almayı farz biliriz…

 

Saygıdeğer Dava Arkadaşlarım!

Birlikte bir yola koyulmanın, birlikte akıl ve alınteri dökmenin verdiği güçle; büyük bir aile olduğumuzu ve bu ailenin gün geçtikçe büyüdüğünü görmekten büyük mutluluk duyuyorum.

Biz, tevarüs ettiğimiz beşeri ve ahlaki değerlerimizin ışığında yeri geldiğinde yola çıkan liderlerimizin ayak izinde isimsiz askerler olarak tarih yazar, yeri geldiğinde de sorumluluk alarak mefkuresi olanların birleşebileceği bir paydayı kurmanın bilinciyle, tarihin kalbine izler nakşederiz.

 

Üstad Sezai Karakoç’un ifadesiyle; ‘Geceye yenilmeyen her kişiye, ödül olarak; bir sabah ve bir gündüz ve bir güneş vardır.’’ Bizler de sendikal çalışmalarımızda ve Adana özelinde; gecelere yenilmeyip yeni güne uyanmanın ödülünü almanın sevincini yaşarken, her yeni günün yeni bir uyanış müjdesi, yeni bir sesleniş fırsatı olduğu bilinciyle, bedelini yüreklerimizi ortaya koyarak, çalışarak ve şükrederek ödemek istedik/istiyoruz.

 

Değerli Dava Arkadaşlarım!

Yola çıkanlar için yolun çatal kısmına ulaşıldığında; ya tutunacak dal bulmak ya da tutunulacak dal olmaktan başka gidecek üçüncü bir yol yoktur. Vakit; adalet, liyakat, vefa paydasını büyütmek için, tutunulacak dal olma vaktidir. Vakit; yeni günde aldığımız nefes, içtiğimiz su, yediğimiz ekmeğe şükretmek babında;1992’de  Yedi Güzel Adam’dan biri olan dava, fikir ve özellikle aksiyon adamı olan Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan’ın liderliğinde kurulan ve hep beraber büyümesinde emek verdiğimiz sendikamızda sorumluluk   alma vaktidir.

 

Mevlana Hazretleri naif üslubuyla ne güzel uyandırıyor bizleri:

‘’Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş!
Dünle beraber gitti cancağzım,
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım...’

 

Vakit; dünün birikimlerini inkar etmeden ama aynı zamanda dünün övünçleriyle yetinmeden yarını yeni bir heyecan, kalplerimizi ve zihinlerimizi yenileyen besmele ile inşa etmektir. Zarif üslup, samimi yaklaşım, hesabilikten arınmış hasbi duruş, ‘BEN’ den  ‘BİZ’ evrilmiş tevazu anlayışı, hizmet etmenin insanı yücelteceği bilinci ve inancı yoldaki işaretlerimizdir. Yola çıkışımız; yapılanları görüp takdir eden, yapılmayanları/yapılamayanları kolaycı yaklaşımla salvolarla sorgulamak yerine, sorumluluk alıp eksikleri gidermek ve yeni ufuklar için yepyeni rüyalarda ferahlatan, tebessüm ettiren renklerle mutluluk resimlerini çoğaltmaktır.

 

Şeffaf, Adil, Samimi, Paylaşımcı, Bilgilendirici, Sorumluluk alan, Başarının sevincinde buluşan, kapı arkası muğlak ve müphem iletişim ve ilişkilere kapalı,  istişareye açık, alın ve akıl terini inkar etmeyen, kollektif akıldan beslenen, bahanelere sığınmayan, mesleki bilgi, etik ve değerlerin büyümesine emek verecek, özlük haklarını memleket sevdasıyla harmanlayan, devlet ve emekçi birey arasındaki ilişkiyi hakkaniyet temelli okuyan, saldırgan olmadığı gibi teslimiyetçilik tuzağına da düşmeyen sendikal anlayışla yola çıktık.  Bu anlayış; kurucu ilkelerimizin ta kendisidir. Aslında kurucu değerlerimizle kodları yazılan kutlu yürüyüşü, kendi mecrasından saptırmadan korumaktan başka bir şey yaptığımız yok. Yani halıyı değiştirmiyoruz, sadece mevsimin gerektirdiği temizliği yaparak halımızı ilk günkü gibi tertemiz tutmak istiyoruz.

 

Saygıdeğer Büyüklerim,

Değerli Kardeşlerim!

 

Bu sendika bizim, bizim emeğimiz, bizim terimiz, bizim evimiz. İddiamız; sendikamızın milli birlik ve beraberliğimize olağanüstü katkı yaptığı yönündedir. Mefkure budur, dava budur, niyet budur! Ancak; insanın olduğu yerde eksiğin, hatanın olması da muhakkaktır. Biz de Adana özelinde örselemeden, yaralamadan, üzmeden; yapılan sendikal çalışmaların sendikamızın iddiasıyla yeterince buluşmadığını söylüyoruz. Bunu izledik, dinledik ve yeri geldiğinde iliklerimize kadar hissettik…memnuniyetsizliğimizi besleyen şey elbette kasta dayalı değildir ama yönetsel bakış açısında yetersizliklerin olduğunu, üretilen hizmet anlayışının sendika toplumumuzu mutlu etmediği tespitinde bulunabiliriz. Amaç; olumsuzluklardan hareketle bir kısır döngü peydahlamak ve hepimizi yutacak bir girdap oluşturmak değil, bilakis; yerinde saymayan, yol alan ve bizden hizmet bekleyerek bu gemiye binen herkesi kavli ve fiili dua ile sahili selamete ulaştırmaktır.

MEB GÖREVDE YÜKSELME SINAV TARİHİNİ BİR AN ÖNCE AÇIKLAMALIDIR

 

Dünya bu hıRla yörüngesinde dönerken bizim yerimizde durmamız mümkün değildir.Modernizmin yarışmacı, vahşi çarklarına uyumdan bahsetmiyorum. Biz dönüşüyle rabbini tesbih eden bir dünyada yerimizde durarak  bu muhteşem ritme ayak uyduramayız. Diyoruz ki, bu hızı yakalamadaki yegane besleyici gücümüz vefa ve samimiyetimiz olacaktır.

 

Hedeflerimiz var;

Kurucu değerlerimizi yaşatmak,

Kutlu çatımız altında klikleşmelere müsaade etmemek,

Ortak paydamız olan davamızda, imtiyazlı sınıflar üretmemek,

Sendikamıza emek verenlerin emeklerini inkar etmemek,

Sendikal gücü, bireysel ikbalin vesilesi kılmamak,

Üyelerimiz arasında taraf olmamak,

İstisnasız, bütün üyelerin haklarını savunmak,

Toplumsal barış adına; diğer sendika ve sivil toplum örgütleri ile mümkün oldukça azami, hiç olmazsa asgari düzeyde ortak paydada buluşarak toplum huzuruna katkıda bulunmak,

Sorunun değil, çözümün ayrılmaz parçası olmak,

Sendikayı üyelerimizin buluşmaktan haz aldığı aile çatısı olarak yaşatmak,

Aidiyet duygusunu besleyen sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetleri sendikamızın rutinleri haline getirmek,

Eğitime dair veriler toplamak, değerlendirmek üyelerimiz ve yetkililerle paylaşmak,

Adana özelinde takip eden değil, takip edilen bir sivil toplum örgütü olarak inisiyatif almak gibi sayısız hedeflerimiz var.

Anlayacağınız bu sevdayı tartacak terazi, ölçecek metre yoktur. Bu sevdanın tek beklentisi mutluluğu çoğaltmak, dualarda yer bulmaktır. Bizi sevgi ile sarmalayacak bir bakıştan daha büyük ücret ve makam tanımadık/tanımıyoruz.

Bizim için çok olmamız ve gün geçtikçe daha da çoğalmamız çok kıymetli olduğu gibi, eğitim camiasının her kademesindeki her bir ferdi ile buluşmamız, dertleşmemiz, birlikte çözüm üretmemiz ve birlikte mutluluğun uçurtmalarını uçurtmamız da o kadar kıymetlidir.

 

Çok Kıymetli Dava Arkadaşlarım!

Dünya değişiyor, konvansiyonel saldırı dönemleri geride kalmış hibrit savaşlarla ekonomik, sosyal, teknolojik…v.b. alanlarda çeşit çeşit savaş yöntemleri günümüzün gerçeği haline gelmiştir. Pahalı olan doğrudan savaş, vekil devletler aracılığıyla savaş yerine; vekil örgütler aracılığıyla savaş yöntemleri hem lokal müdahale imkanı hem de ucuz maliyet imkanı vermesi nedeniyle tercih edilir olmuştur. Üç kıt’ada hüküm süren devlet varlığımızın, misak-ı milli sınırlarından da çok daha küçük olan 780 bin kilometrekareye sıkıştırılmasına itirazımızı engellemek için, muhtelif tehdit ve oyunlarla sürekli enerjimizi tükettik/tükettiler. Uyanış süreci başlayan bütün milletlere farklı metodlar uygulayan sömürgeci zihniyet son 50 yıldır Sivil Toplum Örgütleri üzerinden devletleri terbiye etmeyi geleneksel toplumsal mühendislik yöntemi olarak kullana gelmiştir. Sendikamızın kuruluşu bu oyunlara başkaldırıdır. Bizim temel davamız bu başkaldırı bilincini diri tutmaktır. İşte bu bilinçtir ki, 15 Temmuz’da ihaneti yumruğuyla durdurmuştur. Kalıntılarını ortadan kaldırmak için var gücümüzle ve hep beraber mücadele etmeye devam ediyoruz/edeceğiz.

 

Hülasa; bizi bir arada tutan, milletimizin bekası paydasında buluşturan, maddi ve manevi ilerleme ve tekamül sürecini davamız haline getiren, teslimiyetçi kurnazlık yerine, dava delisi tefekkür ve  aksiyon insanları olmaya zorlayan bir sevdamız var.

O sevdanın adı Ümmetttir,

O sevdanın adı Millettir,

O sevdanın adıVatandır,

O sevdanın adı Bayraktır

O sevdanın adı: Ebed Müddet Devlettir.

 

Ne güzel ifade etmiş Üstad Necip Fazıl;

‘’Kaçır beni âhenk, al beni birlik;
Artık barınamam gölge varlıkta.
Ver cüceye, onun olsun şairlik,
Şimdi gözüm, büyük sanatkârlıkta.’’

 

Bu nedenle yola çıkışımızın küçük hesaplarla, vahşi ayak oyunlarıyla, kurgulanmış senaryolarla ilgisi yoktur. Yola çıkış biletimiz yüreğimiz, yolculuğumuz; yürekli gönüldaşların yolculuğudur. Üstenci cümlelerimiz, kibir kokan tafralarımız, monşerliteratüründen beslenen söylem ve duruşumuz olmadı/ olmayacak.

Kurucu Genel Başkanımız Merhum M.AkifİNAN’ın ifadesiyle;

‘’Bütün giysileri yırtsak yeridir
Yeter bize vefa elbiseleri…’’

 

Allah yâr ve yardımcımız olsun.

 

 

YORUM YAZ