KAMU-SEN ANDIMIZ İÇİN TEK YÜREK OLDU
DEMİRDAĞ,OTOBÜS SEFERLERİ İLE İLGİLİ BİR ÇOK YERDE SIKINTI VAR
TÜRK EĞİTİM SEN 1 NOLU ŞUBE'DEN COŞKULU İSTİŞARE TOPLANTISI
Türk Eğitim-Sen Adana 1 Nolu Şube "Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, durmadan yürüyeceğimize and içeriz." temalı istişare toplantısı yüzlerce eğitimcinin katılımıyla Çukurova Nezihe Yalvaç Uygulama Otelinde gerçekleştirildi Düzenlenen toplantıya ürk Eğitim-Sen Genel Başkan Yardımcısı Sayın Selahattin Dolgun,Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü,Adana İl Ocak Başkanı Emin Canlı, Kamu- Sen,e bağlı şube başkanları'da teşrif etti
Burada bir konuşma gerçekleştiren Türk Eğitim Sen 1 nolu Şube Başkanı Mehmet Durdu Girgeç Şunları Söyledi
Büyükşehir Belediye Başkanımız, Ülkü Ocakları Adana İl Başkanımız,Genel Başkan Yardımcımız,Türkiye Kamu Sen’e bağlı Şubelerimizin Değerli Yöneticileri, günü kurtarmak adına duruşundan ödün vermeyen, değerli ve mukaddes olan hiçbir şeyin mücadelesiz kazanılmayacağını bilen Davamızın uç beyleri saygıdeğer iş yeri temsilcilerimiz;
Bu görkemli, cana can katan, davayı yüreklere kazıyan, Türk alınmaz, Türk satılmaz, Türk sürüye katılmaz diyerek tarihe “Türkçe bir ses Türk gibi bir duruş olarak” geçen istişare toplantımızın başlangıç ve sonuçları itibariyle Ülkemize, Milletimize, Eğitim camiamıza ve teşkilatımıza hayırlı getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. Hafta içinde bu kıymetli zamanınızı bizlere ayırdığınız için hepinize teşekkür ediyor, burada bulunan herkesi saygı, sevgi ve hürmetle selamlıyorum. Hoş geldiniz, şeref verdiniz, sefalar getirdiniz.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Sizleri Yüce Türk Milletinin ve tarihin huzurunda ayağa kalkmaya, Dosta güven, Düşmana korku salan bir ses tonuyla; Milli bilincin, kardeşliğin ve Vatan dediğimiz bu topraklarda sonsuza kadar var olacağımızın teminatı olan andımızı gür bir ses tonuyla okumaya davet ediyorum.
Türküm, doğruyum, çalışkanım.
İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,
yurdumu, milletimi, özümden çok sevmektir.
Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!
ANDIMIZI GERİ İSTİYORUZ
15 Temmuz’da cesaret timsali yiğitlerimizi tankların ve mermilerin önünde şaha kaldıran şuur nedir biliyor musunuz? Bu milletin hücrelerine daha yedi yaşında “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye işlemiş olan hissiyattır. Siz bunu yok sayabilir misiniz ya da görmeye bilir misiniz?
Öğrenci Andı’ndan, “Ne mutlu Türk olana! Demiyor ki“Ne mutlu Türk’üm diyene” ifadesinden rahatsız olanların aidiyet ve şuurunu sorgulamak lazım değil midir? “Türk” milli kimliğini, etnik özürlü beyinleriyle rencide edenlerin asıl hedefinin, milli birliğimiz ve milli devlet yapımız olduğunu bizler net bir şekilde görüyoruz.
Büyük Atatürk “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” demişti. Hal böyleyken, Türk milli kimliğini “36 etnik gruptan” birisi olarak kabul eden kafa ya hastalıklıdır ya da ihanet çukurundadır. Bunun dışında başka tanımlara girip yeni kavramlar aramak da büyük bir hata ve yanılgı olacaktır. Bu güzel vatan toprağında, ortak yaşama ülküsüyle, tüm renklerimizle biz Türk Milletiyiz!
Bu sebepten dolayıdır ki Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk‘a çağrıda bulunuyoruz: Sayın Bakan etnik ayrılıkçıların ve milli varlığımızla sorunlu marjinallerinkuru gürültüsüne bakmak yerine toplumun kahır ekseriyetinin talebine kulak vermelidir ve yeniden ÖĞRENCİ ANDI’nı çocuklarımıza armağan etmelidir. Emin olun ki bu istek ve temenni Türk Eğitim-Sen tarafından yeteri kadar gündeme getirilmiştir diye konuştu
Dolgun, Biz Büyük Bir Davanın Timsalleriyiz
Şube Başkanı Girgeç'ten sonra bir konuşma yapan Türk Eğitim Sen Genel Başkan Yardımcısı Selahattin Dolgun ise şunları söyledi
Biz büyük bir aileyiz. Biz büyük bir davanın timsalleriyiz. Biz büyük bir sevdanın temsilcileriyiz.Önce Ülkem ve Milletim sonra teşkilatım ve ben diyen bu kutlu davanın neferleri; başkalaşma akıntısına kapılmadı, başkalarına özenmedi, özgüvenini kaybetmedi. Değişip, dönüşüp, hatta melezleşip kökünden ve öz değerlerinden kopmadı.
Eğitim camiasındaki yerimiz sendikacı olarak adlandırılabilir ancak bizler aynı zamanda birey olarak toplumun bir parçasıyız. Hem öğretmeniz hem öğrenci velisiyiz hem de sendikacıyız. Dolayısıyla fikirlerimizde bu dengeyi de kurmak zorundayız.
Sendikacılık üyelerinin hak ve menfaati korumak olduğu kadar insan şeref ve haysiyetini e koruma mücadelesidir. İlkeleriniz doğrultusunda sendikacılık yapacaksınız. Günü kurtarmak adına ilkelerinizden ve duruşunuzdan ödün vermeyeceksiniz. Sizi siz yapan değerler vardır. Bu noktada ya hakkı tutup kaldırma mücadelesi vereceksiniz ya da günü kurtarmak adına duruşunuzdan ödün vereceksiniz. Biz hakkı tutup kaldırmak istiyoruz.
Peki, sendikacılık ne değildir. Birini hakkını alıp diğerine peşkeş çekmek midir?
Bir kimsenin hakkını alıp hiç hak etmediği halde bu hakkı başka bir kişiye peşkeş çekmek sendikacılık olarak yorumlanmamalıdır. Bu olayı sendikacılığın ötesinde bir birey olarak ve öğretmen kimliğini de üstüne koyarak toplumun hangi ahlak düzenine koyacağız.
Bu noktada Türk Eğitim-Sen hiçbir zaman kula kulluk edenlerin yuvası olmadı, ÇOK ŞÜKÜR. Hiçbir Türk Eğitim-Senli de Allah’tan başkasına kulluğa talip olmadı. Buna herkes şahittir. Bu nedenle alnımız aktır, başımız diktir, teşkilat mensubu arkadaşlarımız da gururludur… Bizler; çileye de cefaya da talip olduk. Mahkemelerde de yargılandık.
MEB’in özellikle taşra teşkilatı uzun zamandır sendika, vakıf, cemiyet görünümlü birtakım çeteler tarafından işgal edilmiştir. Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’tan önceki Bakanların bazıları bazen eğitimin ve eğitimin çalışanların faydasına olduğunu düşündükleri birtakım uygulamaları hayata geçirdi ama başarılı olamadı. Çünkü bu uygulamalar, çetelerin marifetiyle çalışanlara yönelik tehdit ve şantaj mekanizması olarak kullanıldı. Sayın Bakanım eğer çeteleri temizleyemezse, bu dönemin sonunda da aynı şeyler yaşanacaktır.Buradaki silah nedir: MÜLAKAT
Bakan Sayın Ziya Selçuk diyor ki “Biz ilişkileriyle değil, yeteneğiyle, becerisiyle bir yere gelmiş insanlar öne çıksın istiyoruz.” Çok güzel. Peki, uygulama nasıl olacak? Mülakatla mı bunu sağlayacaksınız? Bizim yıllardır söylediğimiz de buydu işte! Yıllardır liyakat yerine sendika / vakıf / dernek aidiyeti ile ulufe gibi makam dağıttılar. Bunu nasıl yaptılar: Mülakata sığındılar.
MİLLİ EĞİTİMDE MÜLAKAT “ÖĞRETMEN ALIMI”
İLKOKULU OKU…
ORATOKULU OKU..
LİSEYİ OKU…
ÜNİVERSİTEYİ BİTİR…
SBS, ÖSS, KPSS, ALAN SINAVI
Bunların hepsine gir sonra gel 3 dakikada seni ilk defa gören 3 kişi puan versin ve sen sadece bu puanla atan. Geçmiş unutulsun. Yok böyle bir şey. Bunun adı nedir?
MİLLİ EĞİTİMDE MÜLAKAT “YÖNETİCİ GÖREVLENDİRME SÜRECİ”
Herkes bilmektedir ki bugüne kadar yaşanılan yönetici görevlendirme süreçlerinin sonuçları ne olursa olsun duruşumuzu asla bozmadık; Devletimize ve Milletimize küsme lüksünü de hiçbir zaman göstermeden mücadelemize devam ettik.
1 aylık İlçe Müdürü
1Aylık şube Müdürü değerlendirme yaptı.
Okulların yolunu bile bilmeden yaptılar.
Birileri makam ve mevki için her türlü değeri ayaklar altına alabilir. Ama biz asla böyle davranamayız. Dedik. Kısa vadeli çıkarlar uğruna, eğitim camiasına asla ihanet edemeyiz. Geçmişte olduğu gibi sadece vesayeti kendine kalkan yapan bir avuç seçkinin refah ve huzuru için değil, camiamızın tamamının geleceği için çalışıp mücadele edeceğiz. Dedik. Nihayetinde de çok şükür başardık. Bu sürece bakın Türk Eğitim-Sen çizgisinde zerre sapma göremezsiniz. Çünkü Bizim İlkemiz Önce Ülkemizdir. Birileri gibi makam ve mevki için oraya buraya saldırmadık.
“SONUÇ”
İnancımız ve temennimiz Türkiye'yi Milli Eğitim'de güzel günlerin beklediğidir. Taraflı tarafsız herkes biliyor ki çok büyük sıkıntılar çektik. Her bakan değişikliğinde beklenen sendikal ayrıma; bürokrasinin beklenilen mobbinge uğradık. Siyasi destek bulanların yolunu bulduğu zamanlarda; alaca karanlıkta mahsur ve mahzun bırakılmak istensek de Biz/Biz olarak kalmayı başardık. Yapılan uygulamalara karşı aramızda isyan edenler, geleneksel disiplinin ve kolektif gönül bağının dışına çıkanlar da oldu. Bunları da anlayıp bu eylem ve söylemleri de Milliyetçi eğitim camiasının handikapı olarak görüp sabır dedik. Geriye dönüp baktığımızda en büyük sıkıntılarda bile “BİZ” olarak kaldığımızı ve birbirimize daha çok kenetlendiğimizi gördük. Sabretmek elbette kolay değildir, öylece durup beklemek de değildir. Sabretmek ileri görüşlü olmak demektir. Sabır; dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gereklidir. Emin olunsun ki yürekten inanmış teşkilatlarımız var olduğu müddetçe Hilal Dolunaya varacaktır. diye konuştu