DURDU MEHMET GİRGEÇ ,EĞİTİM GELECEĞİMİZDİR

17.01.2019 - Perşembe 09:18

GİRGEÇ ,EĞİTİM GELECEĞİMİZDİR

Türk Eğitim-Sen Adana 1 Nolu Şube Başkanı Durdu Mehmet Girgeç ,eğitimdeki son durum ve sendikal faaliyetleriyle ilgili kendisiyle gerçekleştirdiğimiz röportajda çarpıcı açıklamalarda bulundu

Eğitimin geleceğe yapılan yatırım olduğunu işaret eden Girgeç,Geleceğe yapılan yatırımında olumlu sonuçlanmasını istiyorsak önlemini bu günden almalıyız dedi

Yeni Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ile ilgilide olumlu sözler sarfeden Girgeç,bir kere sn Bakanımız işin mutfağından geliyor,kendiside bir eğitimci sorunlarımıza hakim Ve istendiği takdirde  bu sorunları çözebileceğine inancımız tam Kendisinden ricamız  ; adaletin, hakkaniyetin, liyakatin tesis edildiği, öğretmene dokunan, öğretmeni seven bir Milli Eğitim Bakanlığı istiyoruz” diye konuştu.

İŞTE ÇARPICI RÖPORTAJIMIZ ..

BİRAZ KENDİNİZDEN BAHSEDERMİSİNİZ

25 Ekim 1981 Osmaniye Düziçi doğumluyum. İlk ve ortaöğretimimi Düziçi’nde tamamladıktan sonra Atatürk Üniversitesi Erzincan Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği bölümünden 2004 yılında

mezun oldum. 2004 - 2007 yılları arasında Batman’da Türkçe öğretmeni olarak görev yaptım. Aynı zamanda Türk Eğitim-Sen Batman İl Temsilciliği’nin Yönetim Kurulu üyesiydim. 2007 yılında Adana’ya geldikten sonra Talat Hacı Bekiroğlu Ortaokulu’nda Türkçe öğretmeni olarak görev yaptım. Çobanoğlu Ticaret Meslek Lisesi’nde Müdür Yardımcısı olarak görev yaptım. Aynı zamanda Türk Eğitim-Sen Adana 1 Nolu Şube’de Yönetim Kurulu üyesiydim. 2013 yılında 5. Olağan Genel Kurulu’muzda profesyonel sendikacı, Şube Sekreteri olarak göreve başladım. 8 Mart tarihinde de Selahattin Dolgun başkanımızın Türk Eğitim-Sen Genel Başkan Yardımcısı olması- nın ardından Şube Başkanı olarak göreve başladım.

SENDİKAL FAALİYETLERİNİZ NELERDİR

Sendikacılık alanındaki çalışmalardan önce, sendikacılığın tanımını yapmak lazım. ‘’Sendikacılık nedir?’’ diye sorgulamak zorundayız. Sendikacılık, üyelerin sadece hak ve menfaatini korumak değil, aynı zamanda insanın şeref ve haysiyetini, onurunu koruma mücadelesidir. Bu ülkenin temel değeri olan kuruluş ilkelerini, Mustafa Kemal Atatürk’ü, onun ilkelerini, onun bize bıraktığı emanetlere sahip çıkmak sendikacılığın asli unsurlarındandır. Tabi maalesef günümüzde bir ‘’sendikal anlayış’’ ortaya çıktı. O da şudur ki; ‘’Ahmet’in olmayan hakkı,

Mehmet’e teslim etmek.’’ Dolayısıyla birilerinin elin- den alınıp, başka birilerine siz hak etmediği şekilde

adaletsizliği, liyakatsizliği topluma yayarsanız, bu saatten sonra bunun adına ‘’sendikacılık’’ denmez. Maalesef Türkiye’de şu anda en büyük sıkıntımız bu. Biz, Adana 1 Nolu Şube olarak Türk Eğitim-Sen ve Türkiye Kamu-Sen’in belirlediği slogan çerçevesinde sendikacılığımızı yürütüyoruz. Bizim ilkemiz; Önce ülkemizdir. Ülkemizin milli birliğinden, beraberliğin- den, kardeşlik hukukundan taviz vermeden, üyelerin hak ve menfaatlerini koruyarak, insan şeref ve haysiyetini koruyarak, cumhuriyetin kurucu değerlerine ve ilkelerine sahip çıkarak her türlü hak mücadelesi- ni veriyoruz.

ÜLKEMİZDE SENDİKACILIĞIN GELECEĞİNİ NASIL GÖRÜYORSUNUZ

Sendikacılıkta mücadele edenler her zaman kazanamayabilir. Ama kazananlar muhakkak mücadele edenlerdir. Türkiye’de çeşitli dönemlerde, çeşitli tarihlerde, çeşitli unsurlar söz ve yetki sahibi olmuş olabilir ama siz, o söz ve yetki sahibi olduğunuz dönemlerde bu söz hakkınızı adaletten, liyakatten yana kullanmamışsanız sizin büyümeniz kavak ağacıyla diğer ağacın büyümesine benzer. Hızlı büyüyebilir- siniz, kaygan zeminler üzerinde devasa apartmanlar yapabilirsiniz veya dış gebelik şeklinde çoğul bir şişkinlik ortaya koyabilirsiniz ama bu şişkinliğiniz çok hızlı kurur. Sendikacılığın geleceğine baktığımız zaman, Türkiye’de etkili sendika da, yetkili sendika da Türk Eğitim-Sen’dir. Bu noktada sendikal kimlikte de, sendikal gelecekte de söz hakkı sahibi olacak olan sendika da Türk Eğitim-Sen’dir. Çünkü ilkelerinizden bir kere ödün verirseniz, hayatla olan saf bağınızı koparırsınız. Biz ilkemizden asla ödün vermedik. Bizim ilkemiz ‘’Önce ülkemiz’’ dedik.

Ülkemizin koşulları neyi gerektiriyorsa o noktada biz her zaman mücadele ettik. Mesela biz 2013 yılında ‘’akil insan’’ olmadık. O gün ihanetle uzlaşmanın adı ‘’barış’’ olamaz dedik. Bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Hatta bizimle alay ettiler. Dediler ki; ‘’Siz delisiniz.’’ Doğru, biz deliyiz. Biz bu milletin, bu memleket evlatlarının delisiyiz, divanesiyiz. O yüzden Türk Eğitim-Sen’in sendikal kökü sağlam olduğu için, sendikal gelecek adına da çok ciddi kaygı taşımıyoruz. Ama sorduğunuz sorunun özüne gelince, sendikal gelecek adına içimizde kaygı yok mu? Var. Şimdi sendikacılık yaptığını iddia edip, sendikacılıktan başka her işi yapanlar da aslında doğasının en temelinde sendikacılığa zarar veriyorlar. Ama Türk Eğitim-Sen olduğu müddetçe hem sendikacılık, hem mücadele sonuna kadar devam edecektir. Bundan zerre kadar şüphe duymuyorum. Toplum da duymasın. Biz başaracağız inşallah.

ÜLKEMİZDEKİ EĞİTİM SİSTEMİ  İLGİLİ  DÜŞÜNCELERİNİZİ ALABİLİR MİYİM?

Bizim inancımız ve temennimiz Türkiye’yi Milli Eğitimde güzel günlerin beklediğidir. Bunu umut ediyoruz. Ülkemizde esen birlik, beraberlik yapısının bütün tabana yayılmasını talep ediyoruz. Bunu samimiyetimle söylüyorum, biz ne istiyorsak Türk Milli Eğitim için istiyoruz. Ne istiyorsak Türk gençliği için, ne istiyorsak Türkiye için istiyoruz. Ben, kendi çocuğum için ne istiyorsam, Anadolu’nun bütün çocukları için de aynısını istiyorum. Çünkü biz, yağmur nereye yağarsa tarlamızı oraya çekemeyiz. Bu ülke işgal edilirse Suriyeliler gibi Suriye’ye gidemeyiz. Gidecek yerimiz olsa da gitmeyiz zaten. Silahımız yoksa kazmayla, kürekle vuruşa vuruşa ölürüz. Bu coğrafyanın kaderi bu. Bu coğrafya Birinci Dünya Savaşı’nı yaşamış, Çanakkale ruhunu görmüş, Yemen’e asker göndermiş, Adana dâhil memleketin her tarafı işgal edilmiş, namusuyla sınav olmuş ama çıkmış içimizden bir kahraman önce Samsun’a gitmiş, sonra Kuvayı Milliye’yi kurmuş ve bu memleketi kurtarmış. Bu memlekette ne Mustafa Kemal’ler biter, ne de onun askerleri biter. O yüzden kardeşlik, birlik, beraberlik ruhu lazım. Kim ki bunları yapıyorsa onlara destek olmak, kim ki bunları yapmıyorsa onları yok etmek lazım. Bu ülkenin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini, hukukunu bozmak isteyen kim olursa olsun karşısında durmak lazım.Eğitim sistemi dediğiniz bu çok geniş bir açılıma gider. ‘’Türkiye’de bir eğitim sistemi var mı?’’ diye sorarsanız, nasıl bir eğitim sistemi olduğunu, her gelenin bir değişiklik yapmasından anlarız ki, eğitim sistemi çok ciddi şekilde deforme olmuş durumda. Türkiye’de yapılan küçük dokunuşları da eğitim sistemi değişikliği olarak gören bir yapı var. Eğitim sisteminin temel değerleri vardır. İdaresi, öğretmeni, öğrencisi ve velisi vardır. Mesela ben Durdu Mehmet Girgeç olarak, sizinle yaptığımız röportajda bir sendika başkanıyım. Ama ben aynı zamanda bir öğretmenim, aynı zamanda da iki tane çocuğun velisiyim.

 

Dolayısıyla bizim Milli Eğitim sistemi öyle çok karmaşık ki, hâkim de, doktor da, başbakan da, basın da bu sistemin bir ayağı. Yani sizin çocuğunuz okulunda huzurlu değilse hangi işi yaparsa yapsın mutlu olamaz. Yani biz toplumu mutlu etmek istiyorsak, öncelikli olarak okulu, öğretmeni, öğrenciyi mutlu etmemiz lazım. O yüzden ben sisteme çok yukarıdan bakıyorum. Yani Türk Milli Eğitim sisteminin bütün hayatı etkilediğini düşünüyorum. Sorunu çözmek istiyorsak, sorunun en temelinde birinci ayağı yönetici atamadır. Mesela gömleğinizin düğmesini vuruyorsunuz, son düğmeye gelince hata olduğunu görüyorsunuz. Siz diyorsunuz ki; ‘’Ben bir üst düğmeden düzelteyim.’’ Yok öyle bir şey. Siz en üst düğmeden düzeltmeye başlamazsanız bunu düzeltme şansınız yok.

Bu sebepten dolayı, Türkiye’de yönetici atama sisteminin değişmesi lazım. Hiç idareciliği yok, başarısı yok, çalışması yok. Bir bakıyorsun

en güzel okula müdür olmuş. Neden? ‘’Falanı tanıyor, filanın adamı.’’ Eğer siz Milli Eğitim’de falanın adamı, filanın tanıdığı anlayışını kaldırmadığınız sürece sizin başarılı olma şansınız yok. Bunu önemsemek zorundayız. Neden önemsemek zorundayız? Bakın, 30 yıl sonra

biz yaşlanacağız. 30 yıl sonra bize bakacak olan doktor bugün öğrenci. 30 yıl sonra bizim cumhurbaşkanımız olacak çocuk bugün okul da. Bizi yargılayacak olan hâkim, bugün okulda.Aslında eğitim, bugüne yapılan yatırım değil, geleceğe yapılan yatırımdır.Ama geleceğe yapılan yatırımı da değiştirmek istiyorsak çözüme bugünden başlamamız lazım. Çünkü her kaybettiğimiz yıl, bir 30 yıllık sürece vesile olur. Bir de, bir kuşak yetiştirirsiniz, o kuşak sizin 30-40 yılınızı alır. Başarılıysa alır götürür sizi. Ama emin olun başarısızsa, sizden de bir 30 yılı alır götürür. Sistemde şöyle bir hata var; ‘’Sistem, her geldiği zaman oyun sistemini değiştiriyor. Oyuncuların yerini değiştirmeyi düşünmüyor.’’ Kardeşim, sizin mevcut yöneticileriniz başarısız oldu. Liyakatsiz, adaletsiz, hakkaniyetsiz, basiretsiz. En önemlisi de ‘’devlete olan sadakat.’’ Bir insan işini çok iyi yapabilir. Çok iyi pilot, çok iyi asker olabilir, çok iyi silah da kullanabilir ama devlete olan sadakati yoksa ondan bu memlekete zerre kadar fayda gelmez. Sadakatli insanlar da, liyakatli insanlar da, günü kurtarmak

adına duruşundan ödün vermeyen insanlar da, yağmur nereye yağarsa yağsın tarlasını oraya çekmeyen insanlar da Türk Eğitim-Sen’de. O yüzden sistemin, Türk Eğitim-Sen’i iyi incelemesi lazım. Türk Eğitim-Sen’deki öğretmenler neden birbirinden ayrılmıyor bunları görmeleri lazım. Oyuncu değişikliğine gitmesi lazım.Sistemi değiştirmeye gerek yok. Senin   koltuk verdiğin insanları yenilemen lazım. Sistemide yürüten, sistemsizliğe de sebebiyet veren kişidir. İletişimi olan insanı dünyanın neresine götürürseniz iletişim kurar. Ama iletişimi yoksa kuramaz. O yüzden birey önemlidir diyerek röportajını sonlandırdı

 

 

YORUM YAZ