ADANA ASKF’DE İMZA REZALETİ..
DEMİRDAĞ,OTOBÜS SEFERLERİ İLE İLGİLİ BİR ÇOK YERDE SIKINTI VAR
Şehirlerde Bulunamayanlar
Küçük yerde yaşayan herkes, büyük şehirde yaşamak ister. Sanılırki büyük şehre giden herkes bolluk ve refah içinde yaşayacak. Apartman katlarında yaşayıp, lüks arabalara binecek. Yıllarca Adana gibi büyük bir şehirde yaşadık, ama Adana’nın çoğu semtini bilmedik. Kenar mahalledeki evimiz, apartman katlarının kapıcı dairesinden daha kötüydü. Koltuk takımımız bile yoktu, üç divanlı bir oda, gündüz oturma odası, misafir geldiğinde misafir odası, geceleri kardeşimle bana yatak odası olurdu.
Bugün düşünüyorum da herkesin yaşamak istediği büyük şehirler yalnızca ömrümüzün kalitesini düşürüyormuş. Topraktan, derelerden, yıldızlardan uzak; suni güzellikler ve sağlıksız beslenme ki yalnızca yemek değil ruhu da beslemek, boşa geçen günlerimize yenisini eklemekten başka işe yaramıyormuş. Yaylada pamuk döşeklerde ve pamuk yorganlarla uyuduğumuz gecelerdeki rahatlığı şehirde yumuşacık ama naylon yorganlarda bulmamız imkansız. Eskiden beğenmediğimiz tahta divanlar binlerce liralık koltuk takımlarından daha sağlıklıymış. Yaylada çinko tavanın altında dinlenen yağmur, şehrin en büyük konserlerinden daha iyi geliyormuş.
Hastalıklar, her an birbirinin yanından geçip başını bile kaldırmayan binlerce insan, gürültü ve kirlilik... şehir hayatının insana günümüzde verebilecekleri maalesef bunlar. Bunu fark eden insanoğlu her fırsatta doğal yaşama kaçmak istiyor. Yaşadığı lüks sitede karşı komşusunu tanımazken, memleketinde tüm sokağı tanıdığı ve kapısına kilit vurmadan günlerce evinden uzak kaldığı günlerin hasretini çekiyor. Karışmak için can attığı kalabalıkların sıkıntıdan başka bir şey vermediğini anladığından, yıldızları sayarak tek başına uyuduğu geceleri istiyor. Tohumunu elleriyle diktiği meyve ağacının büyüdüğünü ve meyve verdiğini görmek, en lüks restaurantlarda yediği en pahalı yemekten daha çok haz veriyor artık. Büyüdükçe ve doğadan uzaklaştıkça insanın en çok hasretini çektiği şey şikayet ettiği toprak oluyor.
Ben bu hafta sonu oğlumu da alıp, şehirden gelenlerin yayla dediği, bizim için köy olan memlekete gideceğim. Oğlum toprağa adım atarken büyüdükçe topraktan kopmasın, şehrin kalabalığına karışmak için sabırsızlanmasın, yıldızların şehrin tüm ışıklarından daha güzel olduğunu anlayabilsin diye dua edeceğim. Elleriyle bir tohum bırakacağım toprağa. Büyürken bilecek, bir yerlerde nefes alan bir ağacı olacak ve şehrin kalabalığından sıkıldığını anladığında, o ağaç çağıracak Oğlumu.
Fırsat bulursanız toprağa kaçın, şehirde bulunamayan tüm zenginlikler ve unuttuğumuz bir sürü güzellik toprakta, derelerde,çinko tavanlı tahta bir evde bizleri bekliyor.