İlk denemelerimi yazdığımda ilkokuldaydım. Yazmanın beni
özgürleştirdiğini fark ettikten sonra bu hayatta
yapabileceğim en iyi şeyin yazmak olacağını anlamıştım. İlk
öykümü de ilkokulda yazdım.Kahramanları ben ve sınıftaki
en yakın arkadaşlarımın olduğu büyüdükten sonra bile
ayrılmayan dört kızın hikayesini yazmıştım.Ortaokula
geçtiğimde de yazmayı bırakmadım. Günlüklerim vardı, gün
gün yazardım. Ayrıca devlet okul kitaplarını vermeye de o
zaman başlamıştı. Okul kitaplarına verdiğim parayla
fazladan okuma kitapları alabilecektim. Daha fazla okumaya
başladım. Dolayısıyla daha fazla yazdım. O zamanlar da
ülkede bugünkü gibi sıkıntılar vardı. Büyük bir ekonomik
kriz patladı 2001 yılında. Ne olacağı belirsiz günler
ekonomik buhranlar,seçim çığlıkları…. Lakin bugün
yaşadığımız ve her yeni gün artık şaşırmayacağım dedikçe
ağzımızı açık bırakan olaylarla karşılaştığımız ülkemizde o
günlerdeki belirsizliğin bugün yaşadığımız sorunlardan
daha hafif kaldığını görebiliyorum. O günlerin bugünlerden
daha güzel olduğunu da artık görebiliyorum. Güzellikler de
her eksilen günle bir parça eksildi. Bollaştı sandığımız ne
varsa o günlerde eksikliğini htiğimizden daha da az
artık.
Büyürken anladım, yazabilmek için çok okumak
gerekiyordu, ve okumak da yetmiyordu tek başına. Çevreyi
görmek, olup biteni izlemek,bazen ders çıkarmak, bazen
müdahale etmek gerekiyordu yazabilmek için. Ben de öyle
yaptım. Bugün, bu satırları yazabiliyorsam bu;
gördüklerim, öğrendiklerim,müdahale ettiklerim,
engelleyemediklerim sayesinde. Tabi bir de okuduğum
kitaplar.Araya giren yıllarda yazmayı bıraksam da 2020 yılı
tüm olumsuzluklara rağmen bana birikimlerimi yazabilme
imkanı verdi. Bundan böyle her hafta burada sizlerleyim.
Hayata dair, umut etmeye, inanmaya dair, güzel şeylere dair
yazacağım. Dilerim okurken sizler de güzel şeyler düşünür,
okuduklarınız sayesinde içinizi umutla doldurursunuz.