TÜRK EĞİTİM SEN İSTASYON MEYDANINI SALLADI 

09.10.2022 - Pazar 11:42
TÜRK EĞİTİM SEN İSTASYON MEYDANINI SALLADI
TÜRK EĞİTİM-SEN ADANA ŞUBELERİNDEN İSTASYON MEYDANINDA GÖRKEMLİ EYLEM! CAMİA ALANA AKIN ETTİ!
Öğretmenlerin hak ve taleplerine dikkat çekip onların mağduriyetinin bir an önce giderilmesi için eylem düzenleyen Kamu- Sen Adana'dan ses yükseltti Mahşeri bir kalabalığın eşlik ettiği istasyon meydanında düzenlene ''Eylem'' adeta dolup taşarak mini bir mitinge dönüştü Kamu Sen' bağlı diğer şube başkanlarının da hazır bulunduğu eylem sırasında Açılan Devasa Atatürk posteri ve Türk Bayrağı dikkat çekti İstiklal marşının okunması ve saygı duruşuyla başlayan eylem sırasında gurup adına bir açıklama gerçekleştiren Kamu Sen Adana İl Temsilcisi Durdu Mehmet Girgeç şunları söyledi
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine dayanılarak Eylül 2022 fiyatlarına göre yapılan araştırmada dört kişilik bir ailenin asgari geçim haddi 17.396,10 lira olarak hesaplandı. Çalışan tek kişinin yoksulluk sınırı ise 8.026,35 TL olarak belirlendi. Bu rakamlara göre dört kişilik bir ailenin asgari geçim haddi bir önceki aya göre 643,29 TL, çalışan tek kişinin açlık sınırı ise 304,53 TL yükseldi ve 6.444,18 TL olarak hesaplandı. Sadece bir ayda asgari geçim haddinin bir önceki aya göre değişimi %3,84, çalışan tek kişinin açlık sınırının değişimi ise %4,96 oranında yükseldi.
Ekim ayı itibariyle bir kez daha görüyoruz ki, kamu çalışanlarına altı aylık dönemler halinde enflasyon farkı verilmesi maaşlardaki erimeyi gidermeye yeterli olmuyor. Kira giderlerinden elektrik ve doğalgaz giderlerine, mutfak masraflarından ulaşım fiyatlarına kadar bütün giderlerin oldukça yükseldiği bu dönemde, memur maaşlarına ek zam yapılması ve enflasyon farkının ortaya çıktığı aydan itibaren maaşlara aylık olarak yansıtılarak ödenmesi gerekmektedir. Bu uygulama, hayat pahalılığının memurlarımıza ve emeklilerimize olumsuz yansımalarının giderilmesi bakımından önemli bir adım olacaktır.
Yeni yasama döneminin başladığı şu günlerde TBMM gündemine memurlarımızın enflasyon farkının aylık olarak yansıtılması konusunda bir düzenleme getirilmesi öncelikli talebimizdir. Ayrıca uzun süredir talebimiz olan refah payı uygulaması konusunda ki talebimizin hayata geçirilmesi çağrımızı da bir kez daha yineliyoruz. Ek zam, refah payı ve enflasyon farkının aylık olarak ödenmesi konularında ısrarcıyız.
3600 ek göstergeyle ilgili hazırladığımız kanun tekliflerini alternatifli olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Bilgin’e bu hafta sunduk. Ek gösterge konusunda ortaya koyduğumuz sorunun kamu çalışanlarının gündeminden bütünüyle çıkması için düzenlemenin, TBMM gündemine getirilmesi ve tazminat yansıtma oranlarının düzeltilmesi konusundaki tüm girişimlerimiz kamu çalışanlarımız tarafından bilinmektedir.
Teknik hizmetler sınıfı ve genel idari hizmetler sınıfı çalışanlarımız başta olmak üzere pek çok kamu çalışanı hak ettiği halde 3600 ek göstergeden faydalanamayıp mağduriyet yaşamaktadırlar. Ek gösterge düzenlemesinin 2023 yılında yürürlüğe girecek olması nedeniyle önümüzde 3 aylık süreyi de hesaba katarak bu düzenlemenin aksayacak yönlerinin bu süreçte düzeltilmesini talep ediyoruz. Bu nedenle kadro derecesi bire gelmiş olan tüm kamu çalışanlarının 3600 ek göstergeden faydalanmasını ve bu konuda yeni bir düzenleme yapılarak 2023 yılında yaşanabilecek mağduriyetlerinin önüne geçilmesini talep ediyoruz.
VERGİ DİLİMLERİNDE geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen değişiklikle asgari ücret kadar olan ücret kısımlarının gelir vergisinden muaf tutulmasını olumlu bir uygulama olarak görüyoruz. Ancak vergi dilimlerinde memur maaşları ile orantılı bir artış yapılmadığı için yeni mağduriyetler oluşmakta, bu nedenle de kamu çalışanları vergi konusunda büyük bir haksızlıkla karşı karşıya kalmaktadır. Vergi dilimleri mutlak surette ekonomik gerçeklere göre yeniden belirlenmelidir. Kamu çalışanlarımız vergilere ezdirilmemeli, bu yükten kurtarılmalıdır.
Eğitim çalışanlarımızın ekonomik sıkıntı içinde olduğu şu dönemde banka maaş promosyon ihalelerinin iptaliyle ilgili sendikal oyunlar oynamaya, görüşmeler yapıyoruz diyerek camiamıza zaman kaybettirmeye gerek yoktur. Yetkiliyiz diyenlerin yetkisini kullanamadığı bir tiyatro süreci yaşıyor, “Merkez Bankası reeskont faiz oranıyla geri ödeme dışında, banka maaş promosyon ihalesinde fesih planınız nedir? Çalışanlarımıza kazanç sağlayacak süreç hakkındaki uygulamalarınız ne olacaktır?” sorusuna cevap veremeyen, teşhisi bilmediği için tedavi yöntemi de belirleyemeyen yetkisizlerin ve ona eşlik edenlerin ortaoyunu havasına dönen görüntülerine şahit oluyor, kamu çalışanlarımızın kazanımı için yetkili sendika olmamız gerekliliğini bir kez daha yineliyoruz.
Türk Eğitim-Sen yaptığı için banka fesih taahhütnamesine karşı çıkmak iş bilmezlikten ötedir. Banka maaş promosyon ihalesinin feshedilip yeni sözleşme imzalanması ve yeni ihalenin mevcut banka olan Yapı Kredi Bankası tarafından alınamaması durumunda Yapı Kredi Bankasına yapılacak ödeme miktarı kadar kesintinin yeni sözleşme gereğince yeni yapılan banka maaş promosyon tutardan kesilmesinde ve bu miktarın yeni ihaleyi alan banka tarafından Yapı Kredi Bankası’na ödenmek üzere bloke edilmesinin kabulünde nasıl bir sıkıntı görülmektedir?
Ekonomik gelişmelere bağlı olarak, geçmiş dönemde yapılan promosyon anlaşmalarının son derece yetersiz kaldığını, birkaç ay önce yapılan promosyon anlaşmaları ile bugünkü promosyon anlaşmaları arasında dahi büyük farklar olduğunu ve bu nedenle de kamu çalışanları arasında büyük bir huzursuzluk yaşandığını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Bilgin’e geçtiğimiz hafta içinde sunduk. Kamu çalışanları adına yapılan promosyon anlaşmalarının mutlak surette güncellenmesi gerektiğini bir kere daha ifade ediyor, yetkililerden acil çözüm bekliyoruz.
Eğitim-öğretim hazırlık ödeneğinin tüm eğitim çalışanlarına verilmesi talebi Türk Eğitim-Sen’in yıllardır dile getirdiği haklı bir taleptir. Eğitim hizmeti, yardımcı hizmetlisinden okul, ilçe ve il yöneticisine kadar eğitim çalışanlarımızın birlikte hareket ettiği bir alandır. Her eğitim-öğretim yılı başında sadece öğretmenlerimize ödenen eğitim öğretim hazırlık ödeneğinin ayrım yapılmaksızın tüm eğitim çalışanlarına ödenmesi gerekmektedir.
Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer’e bu konuyu bir kez daha ifade edip Türk Eğitim-Sen’in yetkili olduğu 2007 yılında Kurum İdari Kurul toplantısında hazırlık ödeneğinin tüm eğitim çalışanlarına verilmesi hususunda aldığımız kararı hatırlattık. 1 milyon öğretmene eğitim-öğretim hazırlık ödeneği verebilen bakanlık geriye kalan 85 bin çalışanına da aynı ödeneği verebilecek güçtedir.
Diğer taraftan eğitim öğretim hazırlık ödeneğinin miktarının artırılmasını bir kez daha talep ediyoruz. Zira eğitimin tüm giderlerinde fahiş artışların olduğu düşünüldüğünde 1325 TL hazırlık ödeneği kabul edilebilir bir rakam değildir. Türk Eğitim-Sen’in talebi eğitim öğretim ödeneğinin en az bir maaş oranında arttırılması tüm eğitim çalışanlarına ödenmesidir.
Maalesef ki hali hazırda eğitim ve sağlık başta olmak üzere, devletin asli ve sürekli işlerinin gördürülmesinde dahi 4-B statüsünde kamu çalışanları istihdam edilmektedir. Yani kamu işvereni, aslında, kanunun ilgili maddesinin ihdas edilme gerekçesine aykırı bir tasarrufu ortaya koymaktadır. Ne yazık ki 2016 yılından itibaren sözleşmeli öğretmen alımı tekrar yapıldı. Sözleşmelilikle mücadelesi çok eskilere dayanan sendikamız zaman kaybetmeden sözleşmeli istihdamın iptali için dava açıp bu süreci yargıya taşımış olsa da yargı bu konuyla ilgili hala bir karar vermedi. Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz nettir: Tüm sözleşmelilerin kadroya geçirilerek, sözleşmeli istihdamın tamamen ortadan kaldırılmasıdır.
Hazırlanacak olan sözleşmeli personele ilişkin kanun teklifinde, istisnasız olarak bütün güvencesiz sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi konusunda kamuoyunun büyük bir beklenti içerisinde olduğunu bir kere daha hatırlatarak hükümete çağrıda bulunuyor ve 2011 yılında yaptığı gibi bir kez daha yanlıştan dönmeye ve tüm sözleşmeli çalışanları kadroya almaya davet ediyoruz. Kadro haktır ve mutlaka alınacaktır. Sözleşmeli Öğretmenlik uygulamasını yargıya dahi taşıyamayıp kabullenen bir sendikayı da kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU VE KARİYER BASAMAKLARI SINAVI
Eğitim camiasının uzun yıllardır beklediği ve talep ettiği Öğretmenlik Meslek Kanunu 14 Şubat 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Meslek kanununun çıkarılmış olmasını bir kazanım olarak görmekle beraber, kanunun içeriğinin beklentileri karşılamaktan çok uzak kaldığını bir milyonu aşkın öğretmenimizle birlikte ifade ettik.
Çünkü adı Öğretmenlik Meslek Kanunu olan bir düzenlemenin, öğretmenlerimizin muhatap olduğu mevzuat ve süreçleri kahır ekseriyetle ihtiva etmesi umulurdu. Ancak 7354 Sayılı kanun bu beklentiye cevap verememiş ve adeta kadük bir halde yürürlüğe girmiştir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda; öğretmenlerin muhatap olduğu mevzuat ve süreçlerin tek bir çatı altında toplanmadığı, kariyer basamaklarında hizmet yılı esasının dikkate alınmadığı, liyakat ve ehliyeti önceleyen bir yönetici atama sisteminin inşa edilmediği, öğretmenlerin farklı istihdam modelleriyle mağdur edilmesine göz yumulduğu, başarıyı önceleyen ödül sisteminin kurulmadığı, özlük ve mali haklar bakımından var olan adaletsizliklerin giderilmediği ve bunlar gibi daha birçok talebin karşılık bulmadığı görülmüştür.
Kanun içerisinde derli toplu tek düzenleme, öğretmenlerin kariyer planlaması olmuştur ki bunun da sınav şartına bağlanmış olması kabul edilebilir bir yöntem değildir. Türk Eğitim Sen olarak açıklıkla ifade ediyoruz: Öğretmenlerin kariyer planlaması sınavla olmaz, sınav kabul edilemez. Çünkü sınav sadece bilgiyi ölçer; oysaki öğretmenlik sadece bilme mesleği değil, tecrübeye de dayanan bildiğini aktarma mesleğidir. Dolayısıyla burada esas alınması gereken tek ölçüt, deneyim ve tecrübe olmalıdır. Sendikamız yıllardır bunun mücadelesini yürütmekte ve 10 yılını dolduran her öğretmenlerimizin uzman, 20 yılını dolduran her öğretmenimizin de başka herhangi bir şarta bağlı kalmaksızın başöğretmen olarak değerlendirilmesi gerektiğini net olarak kamuoyu ile paylaşmaktadır! Duymayanlar duysun, görmeyenler görsün: Öğretmenin itibarı Meb’in namusudur ve Meb namusuna sahip çıkmalıdır! Bu iş sınavla olmaz! Öğretmenin kariyeri sınavla belirlenemez.
Kanun teklifinin 31 Aralık 2021 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulmasıyla birlikte komisyon ve Genel Kurul aşamalarına bizzat katılarak meslektaşlarımızın beklentileri en üst düzeyde dile getirdik.
14 Şubat 2022 tarihinde yürürlüğe giren Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun uygulamasına dair hazırlanmış olan “Aday Öğretmenlik ve Kariyer Basamakları Yönetmeliği” yayınlanır yayınlanmaz, meslektaşlarımızı mağdur edebilecek hususların iptali için 25.05.2022 tarihinde Danıştay’a başvurduk.
Özellikle sınav yoluyla uzman ve başöğretmenlik düzenlemesinin gereksizliği ve doğurabileceği problemlere her platformda dikkat çektik. Oysaki öğretmenlik zaten bir uzmanlık mesleğidir. Hatta Öğretmenlik Meslek Kanunu dahi mesleği böyle tanımlamıştır.
Aslında bu kanunun 3’üncü maddesi “Öğretmenlik, eğitim ve öğretim ile bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir.” İfadesi aynı kanunla öğretmenleri sınavla uzman yapılacağı hükmünün gereksizliğini ortaya koymaktadır. Nitekim 1739 Sayılı MEB Temel Kanunu’nda da öğretmenliğe uzmanlık mesleği olduğuna yer verilmiştir.
Hal böyleyken soruyoruz: Öğretmenlik, hem ÖMK’da hem de 1739 sayılı kanunda madem bir ihtisas mesleği olarak tanımlanıyor, o halde neden sınavla uzman öğretmenlik/başöğretmenlik unvanı veriyorsunuz?
Öğretmenlerin bilgi birikimi, tecrübesi, sınıf içi performansını bir yana bırakarak sınavla kariyer planlamasının eksikliğini göremiyor musunuz?
Şunu da hatırlatmak isteriz ki; öğretmenlik mesleğindeki kariyer sistemini sakın ola ki kamudaki diğer kariyer sistemleri ile karşılaştırılmasın. Çünkü kamunun diğer alanlarındaki bir çalışan uzman olduğunda yaptığı işin niteliği değişmektedir. Ki, zaten bundan dolayı yeni görev tanımına uygun yetkinliği ve yeterliliği sınavla ölçülmektedir.
Örneğin pratisyen doktor ile herhangi bir alanda ihtisas yapmış uzman doktorun yaptığın iş aynı değildir. Fakat öğretmenler uzman öğretmen/başöğretmen olduğunda yaptığı işin niteliği değişmiyor. Dolayısıyla işin niteliğinde bir değişim olmadığından, bu unvanların sınavla verilmesi kabul edilebilir değildir.
Öte yandan; sınavla yapılacak bir tasnifin öğretmenlerimizi yeni ve gereksiz bir tartışmanın göbeğinde bırakacağı aşikârdır. Son yıllarda zaten yıpratılmış olan mesleki saygınlığımızın bu vesileyle farklı bir süreçte tartışma konusu yapılmasını asla kabul etmiyoruz. Öğretmenlerimizi tartışma konusu yapmak herkesin ayıbıdır.
Türk Eğitim-Sen olarak, yeni yasama yılında TBMM’ye, siyasi partilerimize ve milletvekillerimize çağrıda bulunuyor ve başta kariyer düzenlemesinin düzeltilmesi olmak üzere, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun içeriğinin adına yakışır şekilde zenginleştirilmesi amacı doğrultusunda adım atmaya davet ediyoruz. Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlerimizin muhatap olduğu mevzuat ve süreçleri muhtevasında toplamalıdır. Bu minvalde taleplerimizi bir kez daha kamuoyu ile paylaşıyoruz:
-Kariyer basamaklarında sınav şartı kaldırılmalı, 10 yılını dolduran her öğretmen uzman öğretmen, 20 yılını dolduran her öğretmen başöğretmen olmalıdır. Sınavı kabul etmiyor, amasız, fakatsız ve lakinsiz bir şekilde hayır diyoruz.
-Sözleşmeli atama sonlandırılmalı, Tüm öğretmenler sadece kadrolu olarak istihdam edilmelidir.
-Liyakat ve ehliyeti esas alan bir yönetici atama sistemi ihdas edilmelidir.
-Adaylık Değerlendirme Komisyonlarının teşkilinde siyasal ve sendikal saiklerden uzak bir yapı kurgulanmalıdır.
-Anayasa ve DMK’nın iş güvencesi ile hükümleri kanunda yer almalıdır.
-Öğretmenlerin her türlü istihdam, özlük, ödeme, disiplin, terfi, izin, atama iş ve işlemleri meslek kanunu içinde olmalıdır.
-Başarıyı esas alan ve teşvik eden objektif bir ödül sistemi hayata geçirilmelidir.
-Ek ders ücretleri %100 artırılarak, öğretmelerin rahat bir nefes alması sağlanmalıdır. Bu oran Destekleme ve Yetiştirme Kurs ücretlerine de aynı oranda yansıtılmalıdır.
-Çalışanların Vergi dilimi %15’e sabitlenmelidir.
-Performans değerlendirmesi gibi öğretmenlerin çalışma azmini olumsuz etkileyecek bir değerlendirme kesinlikle olmamalıdır.
-Müdür, Müdür Başyardımcısı ve Müdür Yardımcısı olarak görev yapanların aylık karşılığı ve isteğe bağlı ek ders ücreti karşılığında derse girme zorunluluğu kaldırılmalıdır.
-Tüm öğretmenlerin maaş karılığı ders saatleri 15 saate eşitlenmelidir.
-Şiddet ve tacize yönelik önleyici tedbirler ve caydırıcı müeyyideler hayata geçirilmelidir.
-Elverişsiz koşulların hâkim olduğu bölgede görev yapan öğretmenlere Zorunlu Hizmet Tazminatı ödenmelidir.
-Talep ve önerilerimizle içeriği zenginleştirilmiş bir Öğretmenlik Meslek Kanunu hem meslektaşlarımızın yaşadığı problemleri sonlandıracak hem de daha verimli bir eğitim hizmeti sunulmasına zemin sağlayacaktır.
Evet, uzun yıllardır beklenen meslek kanunu 14 Şubat 2022 tarihinde hayata geçirilmiştir, bu bir kazanımdır ve şimdi sıra öğretmenlerimizin talep ve beklentileri ölçüsünde kanunun içinin doldurulmasına gelmiştir.
Bu noktada beklentimizi bir kez daha ifade ediyor ve TBMM’ye çağrıda bulunuyoruz: Gelin eğitimin paydaşlarıyla da istişare ederek Kanunun içini hep birlikte dolduralım. Siyasi partilerimiz, Milli Eğitim Bakanlığı, sendikalar, öğretmenler omuz omuza vererek, Cumhuriyet tarihinde ilk kez çıkarılan bu kanunun tatmin edici olmasını sağlayalım.
Amacımız, öğretmenlik mesleğinin itibarının incitilmemesi, mesleğin statüsünün yasal bir zeminde yükseltilmesi, öğretmenlerin moral ve motivasyonlarının artırılması olmalıdır.
Durdu Mehmet GİRGEÇ
Türkiye Kamu-Sen Adana İl Temsilcisi
YORUM YAZ